Afet Sonrası Rutinlerimize Dönerek Derse Nasıl Adapte Olabiliriz?
Ülkemizde yaşanan büyük deprem felaketi şüphesiz hepimizi derinden etkiledi. Bu süreçte hepimiz psikolojik olarak da hayatımıza devam etmekte çok zorlandık. Günlük rutinlerimizi bir kenara bırakıp tüm günümüzü haber izlemeye, sosyal medyayı takip etmeye ayırdık. Evet böyle yapmalıydık da… Bu süreçte her şeyi normal seyrinde devam ettirmek hiçbirimiz için mümkün değildi.
Bu şekilde 2 haftayı geride bıraktık ve artık hem kendimiz, hem yardımda bulunabileceğimiz insanlar, hem toplumumuz için bizim de kendimizi toparlamamız ve bir anda olmasa da yavaş yavaş normal rutinlerimize dönmeye çalışarak sorumluluklarımızı yerine getirmeye başlamamız gerekiyor. Peki bu dönüş nasıl olmalı?
1- Öncelikle çevremizdeki insanlarla konuşmak ve duygularımızı paylaşmak süreci daha kolay atlatmamıza yardımcı olacak.
Süreç boyunca belki de duygularımızı tek başımıza yaşamayı tercih ettik. Ya da çevremizdeki birçok insan felaket hakkında konuştu biz dinledik. Fakat yaralarımızı sarmanın en kolay yolu çevremizdeki sevdiğimiz insanlarla konuşmak. Unutmayın insanın insana iyi gelen bir yanı vardır ve konuşabildiğimiz sürece üstesinden gelmek her zaman daha kolaydır.
2- Rutinlerimize dönmemizin haksızlık olmadığını kabul etmeliyiz.
Çoğu insan daha iyi hissetmek için rutinlerine dönmek istese de bunun deprem bölgesindeki insanlara haksızlık olacağını düşünerek normalleşmeyi reddeder. Fakat şunu düşünmemiz gerekir ki acımızı günlük hayattan uzaklaşarak yaşadığımızda bunun ne oradaki insanlara bir faydası var ne de kendimize. Bunun bir yararı olmadığını düşündüğümüzde hiçbir şey yapmamak da anlamsız gelmeye başlayacak ve rutinlerimize dönmemiz daha kolay gelecektir. 3- Sorumluluklarımızı yerine getirmenin vicdani rahatlığını hissetmeliyiz. Şöyle düşünün. Herkes sorumluluklarını doğru bir şekilde yerine getirirse toplum olarak da bu tarz felaketlerden daha az etkilenmiş olmaz mıyız? Hepimiz işimizi iyi bir şekilde yaptığımızda topluma ve insanlara daha çok faydamız dokunmaz mı? O zaman hiçbir şey yapmamaktansa bir şeyleri iyi yapmaya çabalamak o insanlar için de yapabileceğimiz en iyi iyilik olmaz mı? Bu şekilde biz de iyileşmiş olmaz mıyız? Bunları düşündüğümüzde her ne yapıyorsak en iyisini yapmak için çabalamak zorunda olduğumuzu da kendimize hatırlatmış olacağız.
4- Gelecek nesilleri eğiterek toplum için en büyük görevimizi yerine getirmek zorundayız.
Yaşanan felaketlerde daha çok zarar görmemizin en büyük sebeplerinden birisi de eğitim seviyesi ile alakalıdır. Toplumun daha iyi eğitilmesi yaşanan zararın da en aza indirilmesi demektir. O zaman biz öğretmenlere daha büyük bir sorumluluk düşüyor öyle değil mi? Çalışmalıyız, atanmalıyız ki hem kendimizi bilinçlendirip hem de toplumumuzu bilinçlendirelim. İnsanları bu konuda eğitebilelim. Böylelikle üzerimize düşen görevi yerine getirerek acı kayıpların önüne geçmeye vesile olmuş olalım.
5- Rutine dönüşü bir anda değil, kademeli olarak gerçekleştirmeliyiz.
Evet rutine dönmek zorundayız. Ama bir anda değil elbette. Daha yavaş bir geçiş, sürece adapte olmamızı kolaylaştıracaktır. Ders çalışmaya yavaş yavaş başlamalıyız. Ama bir anda 8-9 saatlik programların ağır gelebileceğini de bilmemiz gerekir. Bu sebeple özellikle normalleşmenin birinci haftasında 3-4 saatlik çalışmalarla süreci yürütmek daha sağlıklı olacaktır. Sonraki haftalarda bu saati 5-6 saate çıkarıp biraz daha zaman geçince 7- 8 saatlere çıkabiliriz. Çalışma ortamımızı değiştirebiliriz, yalnız kalmak iyi gelmiyorsa kütüphane gibi kalabalık ortamlarda çalışmalara geri dönebiliriz ya da bir arkadaşımızla beraber çalışarak süreci biraz daha keyifli hale getirmeye çalışabiliriz.
Böylelikle hem kendimizi iyileştirmeye başlayabilir hem de toplumun iyileşmesine katkıda bulunabilmiş oluruz. Unutmayalım ki insanlara yardım edebilmek için önce bizim iyi olmamız gerekir. Biz iyi olmalıyız ki görevlerimizi yerine getirebilelim. Bize ihtiyacı olan insanlara yardım edebilelim.
Böyle büyük felaketleri bir daha yaşamamak ve toplumumuzun yaralarını hep birlikte sarabilmek dileğiyle…